Finansal Kararlarda Öğrenilmiş Kalıplar
Finansal Kararlarda Öğrenilmiş Kalıplar
“Davranışsal
finansa dair konuları her geçen gün daha fazla konuşacağız gibi gözüküyor!”
Meseleyi
ister birey bazında ister bireylerin oluşturduğu kurumlar üzerinden ele alalım,
finansal kararlarda duyguların, içselleştirilmiş tecrübelerin ve
deneyimlenmiş duyguların etkisi oldukça büyüktür. Bunu daha iyi kavrayabilmek
için önce öğrenme sürecine kısaca bir bakalım.
Öğrenme:
Nöronlar Arası Yolculuk
Beyin yeni
bir bilgiyi işlerken, nöronlar arasında bağlantılar kurar. Bu süreç adeta bir
yol inşası gibidir. Kurulan bağlantı ne kadar sık kullanılırsa, yani bilgi ne
kadar tekrarlanırsa o yol da o kadar güçlenir. Bu işleyişe sinaptik
plastisite denir.
Ancak kalıcı
öğrenme için bu işleyiş tek başına tekrar yetmez. Öğrenmenin kalıcı olabilmesi
için duyguların da sürece dahil olması gerekir. İşte bu noktada amigdala
devreye girer. Amigdala, gelen bilginin duygusal önemini değerlendirir.
Eğer bilgi yüksek duygusal yük taşıyorsa (örneğin korku, şaşkınlık, heyecan
gibi), onu “önemli” olarak etiketler ve hipokampusa “bunu uzun süreli hafızaya
al” komutu gönderir.
Yani beynimiz
için duygularla harmanlanmış bilgi = kalıcı bilgi demektir.
Finansal
Kararlarda Duyguların Gölgeleri
Bu işleyişin
finansal kararlara yansıması ise oldukça dikkat çekici. Özellikle sermaye
piyasaları gibi alanlara dair kitap ve eğitimlerde, teknik bilgilerden önce
uzun uzun psikoloji anlatılmasının bir sebebi de budur. Zira karar alma
süreçlerimizin görünmeyen kısmında genellikle duygularımızın gölgesi
vardır.
Elbette
duygular tüm öğrenme süreçlerinde doğal bir yere sahiptir. Fakat finansal
kararlarda önyargı ve yanlılık etkisine dönüşerek bizi
yanıltabilirler. Hayat boyu edindiğimiz deneyimler, yaşattıkları duygularla
birlikte zihin dünyamızda izler bırakır. Özellikle “başarıyla” sonuçlanan
finansal kararlar, beraberinde getirdiği özgüvenle birlikte sorgulamayı da azaltır.
Buna bir nevi otomatik karar kalıbı geliştirme diyebiliriz.
Ve bu
kalıplar zamanla esnekliğini yitirir, adeta kemikleşir. Hatta jenerasyonlar
arası farklı bakış açıları bile çoğu zaman bu duygusal öğrenme farklarından
beslenir.
Ekonomik
Paradigma Değiştiğinde Ne Olur?
Bu durum
özellikle ekonomik paradigma değişimlerinde büyük zararlara neden
olabilir. En çarpıcı örneklerden biri, 2021–2023 yılları arasında yaşadığımız negatif
faiz / yüksek enflasyon dönemidir.
Bu dönemde
ister istemez herkesin zihnine şu tutum yerleşti:
Borçlan –
harca / yatırım yap – kazançlı çık.
Ve evet, bu
formül o şartlar altında büyük oranda çalıştı. Ancak atlanan nokta, bu davranış
biçiminin yoğun başarı hissiyle otomatikleşmesi ve bilinçaltında kalıcı
davranış kalıplarına dönüşmesiydi.
Bu formül o
kadar tekrarlandı ki, zamanla borçsuz adım atamayan bireyler ve
şirketler ortaya çıktı. Sonrasında ekonomik koşullar değiştiğinde ise birçok
kişi ve kurum yüksek maliyetli refinansman döngüsüne hapsoldu. Elbette
hatalı makro politikaların ve piyasa daralmasının da etkisi vardı. Ama
bireylerin ve şirketlerin hiç sorumluluğu yokmuş gibi düşünmek, öğrenilmesi
gereken derslerin üzerini örtmek olur.
Peki Ne
Yapmalı?
Bu
yaşanmışlıklar bize bazı temel prensipleri yeniden hatırlatıyor:
1. Finansal
Kararlar Matematik Temelli Olmalı
2. Trendleri
İzlemek Faydalıdır Ama Aşırılıklardan Yıkım Getirebilir
Evet, negatif
faiz döneminde borç almak rasyoneldi. Ama borç, her zaman borçtur ve bir
gün ödenir. O nedenle kaldıraç oranlarını makul tutmak, trendin lehimize
olduğu dönemde dahi sürdürülebilirlik bilincini korumak gerekir. Ve
trendler bitmeye yaklaştığında davranışlar da değişebilmelidir.
3. Verimlilik
Odaklı Bakış Açısı Geliştirilmeli
Yapılacak bir
harcamanın ya da yatırımın kaynağının yeterli olması, onun yapılmasını
tek başına meşrulaştırmaz. Harcama veya yatırım verimli mi, rantabl
mı, ölçülebilir bir faydası var mı gibi sorular sorulmalıdır. Bu noktada
10 lira ile 10 milyon lira aynı sorguya tabidir. Kaynak var mı? Gerekli mi? Verimli
mi?
Son Söz:
Duygusal Öğrenmelerden Bilinçli Davranışlara
Finansal
kararlar yalnızca tablolarla değil, insanın duygusal tarihiyle de şekillenir.
Bu nedenle önce kendi finansal geçmişimize dürüstçe bakmalı, hangi karar
kalıplarının hangi duygusal deneyimlerden doğduğunu anlamalıyız.
Ama disiplin,
işte tam da bu farkındalıkla başlar.